Biliyorum Kolay Değil Yaşamak
Updated: Jan 27, 2021
“Paltom bile ağır gelirken, nasıl taşırım koskoca dünyayı sırtımda?”
Bugün hafızamdan asla silemeyeceğim bir videoya denk geldim. Sevindim …Ama bir taraftan da içimi garip bir hüzün kapladı. Sonra birkaç damla yaş bile süzüldü gözlerimden. Neden mi? Belki hassasım diye bilmiyorum. İnsan, zaman zaman kendini bir handikapta bulur, istese de kolay kolay çıkamaz ya o ruh halinden… Kafka’nın da dediği gibi “Paltom bile ağır gelirken, nasıl taşırım koskoca dünyayı sırtımda?” yüreğindeki o koca yükleri taşıyamaz insan bazen…
Neyse, tüm ruh hallerini bir kenara bırakıp beni bu denli etkileyen videoyu anlatmak istiyorum. Bir çocuk var, beş yaşında var ya da yok, kulakları duymuyor. Annesi yanında bir hastanede işitme cihazı takılıyor ve ilk kez cihaz testi yapılacak. İzlerken heyecanla bekliyordum ve içimden ‘Acaba duyabilecek mi? ‘diye soruyordum. Doktor saymaya başladı…” Beş, dört, üç, iki, bir!” ve ilk kez bir ses duydu o çocuk…İlk duyduğu ses neydi bilmiyorum ama irkildi birden ve annesine öyle bir sarıldı ki, kafasını annesinin göğsüne bastırarak o sarılma bir süre öyle devam etti. Sevinçten hem gülüyordu hem ağlıyordu… O ağladıkça içim paramparça oluyordu. Boğazım düğüm düğüm olmuş, ben de tutamamıştım kendimi o an. Sessizliğin o karanlık ve derin çukurundan çıkmıştı adeta. Yeniden doğmuş gibiydi, doğadaki tüm sesleri duyabilecek ve müziği duyarak dans edecekti belki de. En önemlisi de kendi sesini duyacak ve annesinin sıcacık sevgi sözcükleriyle ısınacaktı o minik kalbi. Seviniyordum bir çocuk duyma özgürlüğünü kazanmıştı ama başka yerlerde başka çocuklar o küçücük bedenleriyle kim bilir nelerle uğraşıyorlardı. Düşüncesi bile ağır geliyordu zihnime, altında eziliyordum. Çok da derinlere inmeden kendimi çekip almaya çalıştım bu hüzünlü düşüncelerden. Kitabımı aldım elime gözlerim satırlarda gezerken kendimi veremediğimi anlayıp masaya bıraktım tekrar. Dalgın dalgın çevremi izledim sonra yolda, parkta annelerinin elinden sıkıca tutmuş diğer elinde balon ya da yeni alınmış heyecan duyularak oynanmayı bekleyen oyuncakları gördüm… Yüzlerinde maskeleri olduğu için dudakları görünmese de gözlerinden anlıyordum güldüklerini. Her şeye rağmen etrafımızda mutlu hisseden çocuklar vardı. Bu biraz olsun içimi rahatlatıyordu.
Gün bitip başımı yastığa koyduğumda bir süre karanlıkta tavanı izledim. Kalkıp bu satırları karalamaya başladım işte. Yarın yeni bir güne uyanacak ve yeni günde “Kim bilir bizi neler bekleyecek?” diyordum. Yarın yine penceremden gökyüzüne bakacak hayatımda olan tüm güzel şeyler için şükran duyacağım her zamanki gibi…Yine etrafı izleyecek sağa sola koşuşturan insanların akıllarından neler geçiyor diye düşünecek, yüz ifadelerinden ruh hallerini tahmin etmeye çalışacağım belki de… Ve yine mutlu yüzler, gülen çocuklar görmeyi umacağım. Bugünlük bu kadar yeter, haydi Orhan Veli’den güzel bir şiir ile burada bitireyim güncemi. Şimdilik hoşça kalın…
“Biliyorum, kolay değil yaşamak, Gönül verip türkü söylemek yar üstüne; Yıldız ışığında dolaşıp geceleri, Gündüzleri gün ışığında ısınmak; Şöyle bir fırsat bulup yarım gün, Yan gelebilmek Çamlıca tepesine... -Bin türlü mavi akar Boğaz'dan- Her şeyi unutabilmek maviler içinde. Biliyorum, kolay değil yaşamak; Ama işte Bir ölünün hala yatağı sıcak, Birinin saati işliyor kolunda. Yaşamak kolay değil ya kardeşler, Ölmek de değil; Kolay değil bu dünyadan ayrılmak.”
10/07/2020 02:23 (Güncemden notlar)
