top of page

DAR ZAMANLAR...

Ben sadece anlatıcıyım, gördüklerimi, hissettiklerimi ve anlatmaya değer bulduklarımı... Anlatmak neyi değiştirir bilemem, anlatacaklarımı görmemek_bilmemek de mümkün değil... Konuşmaya dahi korktuğumuz, ifade özgürlüğünün de neredeyse yok sayıldığı bir dönem…


Ne mi gördüm? Hemen başlayayım anlatmaya; sokakta gördüğümüz çoğu insan ay sonunu zor getiriyor. Çalışan, emekli, öğrenci hiç fark etmeksizin bırakın tiyatroyu, sinemayı, konseri; temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayan insanlar var. Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) her ay geçim koşullarını ortaya koymak ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişimlerinin aile bütçesine ne derece etki ettiğini belirlemek için yaptığı araştırmada, Mart ayı Açlık ve Yoksulluk Sınırı verileri şu şekilde: 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 4 bin 928 lira 8 kuruşa (ki bu sadece gıda harcaması dikkat!), gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı (yoksulluk sınırı) 16 bin 52 liraya, bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ ise aylık 6 bin 473 lira 98 kuruşa yükseldi. Ve asgari ücret 4 bin 253 lira 40 kuruş aradaki farka bakın… Ekşi sözlükte gündemdeki konulara ara ara baktığım olur, ekonomimiz üzerine sözlük yazarlarından birkaçının yorumu şöyle:

*Buz dağının ta kendisidir. Görünen yüzünün görünmeyen yüzünün kaç katı olduğu ayın karanlık yüzünde gizlidir. *İlginç bir ekonomidir, iyi durumda olduğunda büyük çoğunluk, kötü durumda olduğunda küçük azınlık hissetmez.


Yine verilere bakalım; DİSK-AR'ın araştırmasına göre, Türkiye'de özel sektör çalışanlarının yüzde 69'u (işverenler sağ olsun oldukça cömertler!) asgari ücret veya civarında maaş alıyor (Tüik verilerine göre özel sektör ücretli çalışan sayısı 2022 yılı Ocak ayında 13 milyon 536 bin 984). Zaten ülkedeki memur sayısı 5 milyonu geçmiyor ve 3 milyon işsiz var, bunun öğrencisi, mültecisi(ki en büyük sorunlardan biri de bu), emeklisi de var; gerisini siz hesaplayın veriler böyle. Artık çoğu insanın en çok da gençlerin gelecekten bir beklentisi yok. Üniversite okuyup sinema gişelerinde çalışmak; mühendis olup Portekiz’de garsonluk başvurusu yapmak vb. birçok örnek gözümüzün önünde; eğitimde de maalesef sıkıntı büyük… Çoğu gencin ülkeden gitmek gibi bir düşüncesi var, yarınları bırakacağımız gençlik bile tükeniyor. Görüp söylemek istediğim şeyler sadece bunlarla sınırlı değil tabii daha çok şey var ama şimdilik bu kadar olsun.

9 yaşındaki kızım içinde bulunduğumuz durumun farkında ve ben ona bir açıklama bile yapamıyorum. Üzülüyorum… Çocukların bile artık bunu dert edindiği dar zamanlardayız. Onlar hesap yapmamalı tıpkı bir çocuğun yapması gerektiği gibi, oyunlar oynamalı, okumalı, meraklı gözlerle öğrenmek için sorular sormalı, gelecek için hayaller kurmalı. Umuyorum onlara başımızı eğmeden güzel bir gelecek vaat edebiliriz. Mutlu günlerin gelmesi dileğimle…


"Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir." (Mustafa Kemal ATATÜRK)


336 views0 comments

Recent Posts

See All
bottom of page