MÜZİK EVRENSELDİR...
Müziğin sözlük anlamı; duygu ve düşüncelerin, tek ses veya çok ses aracılığıyla, ritmik olarak dışa aktarılması sanatıdır. Ben müziğin olmadığı bir dünya düşünemiyorum, iyi ki müzik dünyamızda var ve böyle bir sanattan mahrum değiliz. Sözlü/sözsüz fark etmeksizin, evet müzik evrenseldir, duyguları aktarmada ortak bir dil gibidir. Müziğin benim hayatımda önemli bir yeri vardır. Küçüklüğümden beri hep severdim müzikle uğraşmayı. Lise zamanlarımda da küçük bir radyom vardı ve o radyo kısık sesle çalmadan uyuyamazdım geceleri. Sabah kalktığımda radyo hep kapanmış olurdu, uykulu halimle hangi ara kapatıyordum hiç hatırlamazdım. Sonrasında ise repertuarım iyice genişledi. Dünyanın her bir köşesinden kopup gelen; müzik grupları, farklı ses sanatçılarının şarkıları, enstrümantal birçok parça dinleme listemde mevcuttu ve beni oldukları yere götürüyor, vermek istedikleri duyguyu yüreğime işliyordu. Hatta büyük bir hevesle aldığım, bir gün mutlaka çalacağım umudunu taşıdığım akustik gitarım bile bekliyor beni... Avusturyalı müzisyen Joseph Haydn'ı (Baba Haydn olarak da bilinir) dinleyenler vardır. 1780’li yıllarda besteleri, tüm Avrupa’ya yayılmıştı. Bestelerinin ünü, büyük Avrupa şehirlerinden davetler almasına neden olmuş, çok sevilmişti. Bu eserlerinden en ilginç hikâyeye sahip olanı ise ‘Mucize’ adlı eseriydi. O gün, ünlü bestekârı dinlemek isteyenler, salonu ağzına doldurmuştu. Haydn’ın 104 senfonisinden 102. ’si olan ve 2 Şubat akşamı Londra Kraliyet Tiyatrosunda sergilenen eser, tıklım tıklım dolu olan salonu etkisi altına almış adeta büyülemişti. Dinleyiciler orkestrayı ve Haydn’ı daha yakından görebilmek için sıkışık koltuklarından kalkarak, sahneye doğru ilerledi ve ne olduysa o anda oldu! Büyük bir gürültü duyuldu ve salondaki dev avize, saniyeler önce seyircilerin yerlerinden kalkıp boş bıraktıkları koltukların üzerine düştü. Haydn’ın eseri ile büyülenmiş olan dinleyiciler, bu defa yaşadıkları şokla sarsılarak hep bir ağızdan “Mucize, mucize…” diye tempo tutmaya başlamışlardı. En az 30 kişinin hayatını kurtaran bu olağanüstü olay, gerçekten mucize midir bilinmez ama Haydn’ın 96 numaralı senfonisinin ismine de ilham olmuştur. Müzik bana göre duyguları en güzel ifade etme şeklidir. Bazen bir parça ile olmadığınız bir yerde olur, hiç yaşamadığınız sevinci yaşar, bazen de hiç bilmediğiniz bir aşkın içinde hissedersiniz kendinizi. Tıpkı Bethoven'ın gözleri görmeyen bir kıza doğaçlama bestesi 'Moonlight' ile ay ışığını göstermesi gibi... Sözlerin yetersiz geldiği yerde müziğin devreye girmesi bu olsa gerek. Müzik ruhumuza iyi gelen bir meditasyon gibidir. Hele ki stresli zamanlarda en sevdiğiniz şarkıya bağıra çağıra eşlik etmek şüphesiz stresi azaltan bir aksiyondur, eğer denemediyseniz söylemesi benden 'İşe yarıyor!'... Bazı eski şarkıları dinlerken de şarkıların çıktığı yıllara gider o yıl yaşadığınız anılar anımsanır, hatta o dönem en sevdiğiniz parfüm kokusu bile burnunuza geliyormuş gibi hissedersiniz, yani müzik zihninizi canlı tutar... Müziksiz asla!
https://www.denizligazetesi.com/muzik-evrenseldir-makale,79275.html