Onursuz birliktelikler yerine, Onurlu bir yalnızlık yaşa sadece…
Karanlık, gökyüzünde yıldız bile yok... Hafif bir rüzgâr yüzüme üflüyor, burnumda fesleğen kokuları. Şehir ışıl ışıl, sokaklar sessiz, birkaç kedi dışında kimsecikler yok. Sanki bir ben uyanığım, bir de şehir ışıkları... Kulağımda en sevdiğim şarkı, beni sürüklerken oradan oraya; soğumuş kahvem, yarım kalmış yazım... Gözlerim uzaklara dalmış, aklımda ise hiç sorulmamış, cevap kaygısı taşımadığını düşündüğüm, aslında zihnimi azımsanamayacak derecede meşgul eden birçok soru... Cezasız kalan uzun vadeli tinsel cinayetleri düşünmeden, alışmanın vücudumuza kattığı umarsızlıkla devam edebilir miyiz yolumuza? Ahhh Aragon! Son nefesine kadar sevdin ya Elsa’yı. Ya Elsa? ‘Tüm erkekler beni sevsin istiyorum.’ derken çetelesini tuttuğu listenin bir köşesinde, acaba sen aklının hangi köşesindeydin? Sevmenin asla ulaşılamayan(ulaşılamayacak) başka bir boyutu seninki… Ve en sevdiğim sözündür;” Hayatı ne önemse, ne de hafife al. Onursuz birliktelikler yerine, Onurlu bir yalnızlık yaşa sadece…” Biz karanlıklara kalmışız… Alacalı görüntüler kalmış baktığımız yerde, gölgelere inanmışız. Kaldır gözlerindeki kalın perdeleri, kaldır ki mevsimler oluşsun... ‘Neden’ diye sunduğumuz onca bahaneler arasında kaybolmuş ruhumuz, farkında olamamak niye? Fani bedenlerimiz kamufle ediyor mu içimizde biriktirdiğimiz o çetin savaşları? Sevgi neydi? Belki bir çift göz; derin, anlamlı, sanki engin denizin ortasına dalmışçasına, gökyüzünde özgürce kanat çırpıyormuşçasına ferah. Diyorum ki: Ellerini ver sevgili, çiçek bahçesi ellerini... Ruhun ruhuma karışsın, bırak kaybolayım. Zeus insanı ortadan ikiye böldüğünden beri, insanlar hep ruh ikizini arar durur ya, sen o musun? En iyisi mi okuyalım, okudukça gidelim, kaybolalım, uzaklaşalım... Başka hayatlara, tanımasak da duygudaşlık kurduğumuz başka insanlara… Gözlerimiz satırlarda gezerken kendimizi tam ortasında bulalım, gerçek nerede başlıyor, kurgu nerede bitiyor fark etmeden, son sayfalara yaklaştıkça ayrılık hüznü... Ve kitap bitiyor, yine veda zamanı...
