YAŞAMI SORGULAMAK
Yaşamı sorgulamak çocukluk zamanlarımdan beri hep zihnimi meşgul ediyordu. Anlamaya çalışıyordum ama çoğu şeyi anlayamıyordum. Sofie'nin Dünyası'nı okurken, kendi çocukluğumu görmüştüm resmen. Bir sürü soruya cevap arayan, sorduğu her soruda garipsenen, verilen cevaplarınsa özentisiz ve geçiştirme olduğunu fark eden bir çocuktum.
Garip bir şekilde biz neyiz, niye yaşıyoruz diye düşünmeden edemiyordum. Ah bu büyükler! Bunları sorduğum tüm büyüklerim 'sen bunları düşünme, yoksa akıl sağlığını kaybedersin' diyordu. Sormayı bıraktım, ama düşünmeyi bırakmadım tabi. Şimdi olsa interneti açıp bakardım, o zamanlar gidebileceğim tek yer kütüphaneydi.. Araştırıyordum bulduğum verilerde ise parçalar hep eksik kalıyor, tam manasıyla anlayamıyordum. Büyüdükçe fark ettim ki çığır açan düşünürler bile işin içinden çıkamamış, her düşünür farklı bir yol izlemiş. Şimdi yine biraz felsefe yapalım deyip konu açsam, karşımda muhatap

bile bulamıyor, aklımı kaçırmışım gibi bakan gözlere de maruz kalıyor ve sonrasında susup hemen üç beş adım geri gidiyorum...:)
Hele dini sorguluyorsan birilerinin yanında yandın, hemen ateist damgasını yiyorsun direk. 'Hâşâ tövbe tövbe!!!' sorgulamak bile suç sayılıyor. Anlayamadığım çoğu insana okuduğu ayetin anlamını sorsan bilmeyecek ama öğretilen, işlenen ne ise kafada sorgulamadan inanmak_ devam ettirmek kolay geliyordu sanırım. Ahh gece gece nereden geldi bunlar aklına diyeceksiniz :) 'Antik Dünyanın Dâhisi' adlı belgeseli izliyordum sanırım yine başa sardım... Siddhartha misali anlam bulma çabası işte...