top of page

Düşünmeye Cesaretiniz Var Mı? (İsveç Hayranlığım)

Bana hep sorarlar nedir bu İsveç hayranlığı diye, bugün bunun nedenini size anlatmak istiyorum. Aslında o kadar basit şeyler var ki, odamın penceresinden şehre baktığım görüntü bile bir neden. Şehre baktığım zaman, iç içe geçmiş binlerce bina görüyorum. Her bina, içinde yaşayan için bir mezar sanki. Ve hepimiz bu dört duvarlı mezarlar içinde yaşamaya çalışıyoruz. Yaşamaya çalışmak diyorum, yo yo sadece nefes alıyoruz, yaşamak böyle olmasa gerek. Yaşamak hissedilen bir eylemdir. Çoğumuz farkında bile değiliz.


Kimse ülkemiz cennet filan demesin, gerçekten değil. Geceleri aç uyuyan çocuklar varsa orası cennet olamaz. Kimse eşitlikten, özgürlükten söz etmesin! İsveç’te kartvizitlerin üzerinde unvan yazmadığını biliyor muydunuz? Peki kimsenin kendini bir avukat, profesör ya da hâkim gibi unvanlarla tanıtmadığını? Meslekler, statüler kişiliklerin önüne geçemiyor. Nasıl bir insan olduğunuz belirliyor kimliğinizi. Değer verilen şey; “İNSAN”. Para insanları taşımıyor, insanlar parayı taşıyor…



Ya burada… Trafik polisine “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diye sorandan tutun da, işe alım süreçlerinde bile isterseniz ağzınızla kuş tutun HATIRI SAYILIR bir tanıdığınız yok ise şansınızın düşük olduğunu da bilirsiniz. Rüşvetle çalışan memurlar görürsünüz. Peki, İsveç’te İsveç Kralı bile gelse boş yer olmadığında geri çevrildiğini biliyor muydunuz? Ve otobüste yolculuk yaparken yanınızda bir bakan bile oturuyor olabilir, makam araçları yoktur çünkü. Burada bakanların statüsünü siz düşünün… Ya boş yer yok dendiğini… Bunlar gibi daha sayamadığım birçok fırsat eşitsizliği…


Bazı kaynaklarda İsveç’in en çok intihar edilen ülke olduğu gibi gerçek olmayan boş bilgilere rastlayabilirsiniz. Oysa refah ve huzur düzeyi oldukça yüksektir. İnsanların gelir düzeyleri arasında uçurumlar yoktur. Çoğu birey ateist ya da agnostik olmasına rağmen diğer insanların inançlarına saygı duyar ve kimse kimseyi yargılamaz, din sömürüsü yapılmaz. Hiçbir bireyin çocuğuna ayakkabı alamadığı için, hiçbir gencin gelecek kaygısına yenik düşerek umutsuzluğa kapıldığı için, hiçbir doktorun ülkedeki kara girdapta kaybolduğu için ardında birkaç satır bırakarak intihar ettiğini göremezsiniz.


Coğrafi olarak konumumuzun güzelliğini tartışamayız bile. Düşünsenize mezarlıklar güzeldir, yeşildir, çiçeklerle donatılmıştır ama içinde bulunan herkes ölüdür. Ülkemiz de güzel fakat içinde milyonlarca yaşadığı sanılan, yürüyen cesetlerle dolu. İçinde bulunduğu kötü duruma bile daha kötüne sahip değilim diye sevinmesi gerektiğinin öğretildiği bir toplum… İçin için çürüyen bir toplum…


Eğitim sistemimiz; iyi olduğu için seçilerek para ödenen öğretmenlerimiz var mesela. Nerede eğitimde eşitlik? Semte göre, okula göre, bulunduğumuz konuma göre ayrıştırılıyoruz. Neden tüm okulların eğitim düzeyi aynı seviyede değil diye sormadan edemiyorum? İsveç’te hangi semtte oturursanız oturun, en yakın okula da gitse çocuğunuz, şüphe duymazsınız. Ayrıştırma, ötekileştirme yoktur. Maddi zorluktan dolayı okula gönderilemeyen öğrenci yoktur. Hatta öğrencilere her ay belirli bir miktar para ödenir. Öğrenci kullanmasa ve bu miktarı biriktirse dahi sonrasında bir dünya turuna bile çıkabilir.


Şimdi bana “Bu kadar kötü ise ülkeyi terk et.” diyenler olacaktır. Keşke gidebilseydim, emin olun bir dakika bile durmazdım. Kuzey ışıklarını izleyip, fika saatleri yapardım. Bol bol kitap okurdum ve kitap okuduğum için kimse bana tuhaf tuhaf bakmazdı. Kızımın geleceği için endişelenmezdim. Kimsenin kimseyi yargılamadığı, tepeden bakmadığı, herkesin eşit tutulduğu bir ülkede yaşamanın verdiği mutlulukla huzuru içime çekerdim.


Bizim ülkemizde yaşamak güzel filan değil! İnsani değerlerin yok sayıldığı, pragmatizmin hakimiyetinde empati yoksunu insanlarımızın çoğunlukta olduğu sürece hayır ya güzel filan değil. Kimse kimseyi kandırmasın… Daha devam etsem edeceğim, görüp dillendiremediğim, farkında olduğum birçok mevzu var, ama ne benim yazmaya gücüm yeter ne de sizin okumaya…



0 views0 comments

Recent Posts

See All
bottom of page